-
1 противодействовать
-
2 противопоставлять
несов.; сов. - противопоста́вить1) (birbirine) karşıt çıkarmak, karşı karşıya koymak / getirmek2) ( направлять против) karşısına çıkarmak, karşı koymakси́ле противопоста́вить си́лу — güce güçle karşı koymak
попы́тки противопоставить одну́ часть коллекти́ва друго́й — topluluğun bir kısmı ile diğerini karşı karşıya getirmek yeltenişleri
-
3 противостоять
врзdayanmak, karşı koymak, göğüs germek, göğüslemekпротивостоя́ть ве́тру — rüzgara dayanmak
противостоя́ть тру́дностям — güçlüklere göğüs germek
противостоя́ть конкуре́нции — rekabete karşı koymak / dayanmak
противостоя́ть наступле́нию монополисти́ческого капита́ла — tekelci sermayenin saldırısını göğüslemek
••противостоя́щие вое́нные бло́ки — birbirine karşıt askeri bloklar
-
4 устоять
dayanmak,karşı koymak* * *сов.он едва́ устоя́л на нога́х — ayakları üstünde zor tutundu
2) перен. dayanmak, karşı koyabilmekго́род устоя́л (не пал) — şehir dayandı
3) перен. ( перед соблазном) dayanmak4) перен. ayakta durabilmekрежи́м устоя́л лишь благодаря́ иностра́нной по́мощи — rejim ancak dış yardım sayesinde ayakta durabildi
-
5 противиться
несов.; сов. - воспроти́витьсяkarşı koymak / durmak; direnmek ( сопротивляться)бюрокра́т проти́вится любо́му но́вшеству — bürokrat her yeniliğin karşısına dikilir
-
6 сопротивляться
direnmek, direniş göstermek; karşı koymakсопротивля́ться на́тиску проти́вника — düşmanın atılımına direnmek / dayanmak
-
7 ставить
несов.; сов. - поста́вить1) dikmek; oturtmak; koymakста́вить столб — bir direk dikmek
ста́вить свечу́ / све́чку — тж. перен. bir mum dikmek
ста́вить ва́зу на стол — vazoyu masaya oturtmak
ста́вить кни́ги на по́лку — kitapları rafa sıralamak
2) koymakста́вить кого-л. к станку́ — tezgah başına koymak
ста́вить часовы́х — nöbetçi dikmek / koymak
ста́вить кого-л. на коле́ни — тж. перен. birine diz çöktürmek
их поста́вили в ряд — onlar sıraya dizdiler
3) разг. koymak, getirmekкого́ поста́вим на э́ту рабо́ту? — bu işe kimi koyalım?
его́ поста́вили дире́ктором — onu müdür koydular
поста́вить кого-л. во главе́ организа́ции — örgütün başına geçirmek
поста́вить кого-л. у вла́сти — iktidara / işbaşına getirmek / geçirmek
он поста́влен на ва́жный пост — önemli bir mevkiye getirildi
4) koymak; bırakmakста́вить ве́щи на ме́сто — eşyaları yerli yerine koymak
ста́вить что-л. на о́го́нь — ateşe koymak / sürmek / vurmak
ста́вить маши́ну перед до́мом — arabayı evin önünde bırakmak
поста́вить ча́йник? — çaydanlığı oturtayım mı?
5) kurmak, tesis etmek; dikmek; yerleştirmekим поста́влен па́мятник — onların adına bir anıt dikilmişti
ста́вить высоково́льтную ли́нию — bir yüksek gerilim hattı kurmak
ме́жду дома́ми поста́вили забо́р — evlerin arasına tahta duvar çekildi
6) koymak; vurmak; çekmekста́вить компре́сс — kompres koymak
ста́вить ба́нки — şişe / vantuz çekmek
ста́вить запла́ты — yama vurmak
ста́вить клеймо́ — damga vurmak
ста́вить подкла́дку на что-л. — bir şeye astar geçirmek, bir şeyi astarlamak
7) koymakста́вить зна́ки препина́ния — noktalama işaretlerini koymak, noktalamak
поста́вь свою́ по́дпись и да́ту — imzanı ve tarihi koy
каку́ю отме́тку тебе́ поста́вили? — sana ne not verdiler?
8) ( делать ставку) ortaya koymak / sürmek; (üzerine) oynamak тж. перен.ста́вить не на ту ло́шадь — перен. yanlış ata oynamak
ста́влю де́сять про́тив одного́, что... — bire karşı on ortaya koyarım ki...
ста́вить предложе́ние на голосова́ние — öneriyi oya koymak
э́то ста́вит нас перед сло́жной пробле́мой — bu, bizi karmaşık bir sorunla karşı karşıya getiriyor
вопро́с до́лжен быть поста́влен ина́че — sorun başka bir biçimde ortaya konulmalıdır
поста́вить себе́ цель... —...mayı amaç edinmek
ста́вить усло́вие — bir koşul / şart koşmak / koymak
жизнь ста́вит но́вые пробле́мы — hayat yeni sorunlar getiriyor
план ста́вит перед на́ми сле́дующие зада́чи — plan bize şu görevleri yükler
вопро́с, поста́вленный на обсужде́ние — tartışmaya sunulan sorun
10) sahnelemek, sahneye koymak; yapmak; örgütlemekста́вить "Га́млета" — "Hamlet"i sahnelemek
фильм поста́влен по рома́ну Го́рького — filim Gorki'nin bir romanından uyarlandı
кто поста́вил э́тот та́нец? — bu dansı kim sahneye koydu?
ста́вить о́пыты — deneyler yapmak
11) sokmak, düşürmekста́вить кого-л. в тру́дное положе́ние — zor duruma sokmak / düşürmek
ста́вить что-л. вне зако́на — yasa dışı etmek
ста́вить что-л. под контро́ль — denetim altına sokmak / almak
э́то ста́вило эконо́мику страны́ в зави́симое положе́ние — bu, ülkenin ekonomisini bağımlı bir hale getiriyordu
12) в соч.что ему́ ста́вят в вину́? — onu neyle / ne yapmakla suçluyorlar?
••ста́вить часы́ — saati ayar etmek
ста́вить реко́рд — rekor kurmak
ста́вить что-л. вы́ше всего́ — herşeyin üstünde tutmak
поста́вить что-л. на про́чную осно́ву — sağlam bir temele oturtmak
поста́вить что-л. под уда́р — tehlikeye düşürmek
он тебя́ ни во что́ не ста́вит — seni hiçe sayar
ста́вить что-л. в пове́стку дня — gündeme getirmek
поста́вь себя́ на на́ше ме́сто — kendini bizim yerimize koy
поста́вь (каку́ю-нибудь) другу́ю пласти́нку — başka bir plak çal / koy
-
8 голосовать
oy vermek; oya koymak* * *1) oy vermek, oy kullanmakголосова́ть за кого-л. — birine oy vermek
голосова́ть за что-л. — bir şey için olumlu oy / kabul oyu kullanmak, bir şey lehinde oy kullanmak
голосова́ть против чего-л. — bir şey için olumsuz oy / ret oyu kullanmak, bir şey aleyhinde oy kullanmak
он голосова́л про́тив — karşı / olumsuz / aleyhte oy kullandı
2) ( ставить на голосование) oya koymak -
9 проявлять
несов.; сов. - прояви́ть1) göstermek, ortaya koymak, belli etmekпрояви́ть си́лу ума́ — akıl gücünü göstermek
так он прояви́л сво́ю любо́вь к нам — bize (karşı) olan sevgisini işte böyle belli etti
она́ ста́ла проявля́ть нетерпе́ние — sabırsızlanmaya başladı
2) фото develope etmekпроявля́ть пле́нку — filmi develope etmek; filmin banyosunu yapmak
••прояви́ть себя́ — kendini göstermek
он прояви́л себя́ хоро́шим организа́тором — (kendisinin) iyi bir örgütçü olduğunu gösterdi
См. также в других словарях:
karşı koymak — boyun eğmemek Yabancının bu kötü kastına yalnız azmimizle karşı koyduk. R. E. Ünaydın … Çağatay Osmanlı Sözlük
karşı — is. 1) Bir şeyin, bir yerin, bir kimsenin, esas tutulan yüzünün ilerisi Karşımdaki kitap rafında eserlerim sırayla duruyor. H. E. Adıvar 2) Yol, deniz, ırmak vb.nin öbür kıyısı veya yanı Karşıki kıyıda yün denkleri çıkaran gemiye haykırdık,… … Çağatay Osmanlı Sözlük
tavır almak (veya takınmak veya koymak) — (birine karşı) mesafeli davranmak, uzak durmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
tepki koymak — bir düşünce veya harekete karşı çıkmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
direşmek — karşı koymak … Beypazari ağzindan sözcükler
otruşmak — karşı koymak, karşı gelmek, karşılaşmak I, 232bkz: utru;mak ottuz sayıda otuz I, 142 … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini
MUKAVEMET — Karşı durmak, dayanmak. Karşı koymak. Muhalefetle kıyam etmek … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
otrunmak — karşı koymak istemek I, 251bkz: utrunmak … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini
utruşmak — karşı koymak, kaı şi gelmek, karşılaşmak. I, 232bkz: otru şmak makasla kesmekte yardım etmek I, 233 … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini
savunmak — i 1) Herhangi bir saldırıya karşı koymak, saldırıya karşı korumak, müdafaa etmek 2) Hareket veya düşünceyi söz ve yazı ile doğru, haklı göstermeye çalışmak 3) Yapılan bir suçlamaya veya ithama karşı kendi haklı gösterecek sebepler ileri sürmek 4) … Çağatay Osmanlı Sözlük
diremek — i, hlk. 1) Bir şeyi dikine koymak, dayamak, durdurmak 2) e, mec. Direnmek, karşı koymak, inat etmek, ısrar etmek … Çağatay Osmanlı Sözlük